" Benim masum oğlumu okullara sığdıramadınız, parklara, evlere sığdıramadınız, şu koca dünyanıza sığdıramadınız."


 

                                                   

                                              F A T M A...

             Fatma "görünmez kadın". Aramızda dolaşıyor, iz bırakmıyor; yanımızda, önümüzde, berimizde, gerimizde, hayalet gibi geziniyor. "kız Fatma" dediğimiz an ses veriyor, sesini duyunca bakıyoruz, bakıp da görmüyoruz, gördüğümüzü sanıyoruz, önemsemiyoruz. 

Fatma, yaşamakla ölmek arasında bir sınır çizgisinde yerini alıyor, kılıçlarını kuşanıyor, tek tek düşürüyor, topyekün düşüyor toprağa. Güçlü dünya Fatma'nın güçsüz kollarını eziyor, altına alıyor, üzerinde tepiniyor. Her yeri yara bere içinde kalıyor, kanını tülbentiyle siliyor, yılmadan kocasını arıyor. Koca koca kocalar Fatmaları aratıyor. Aramaktan bezmiyor Fatmalar, nihai hedef ediniyor kendine, hedefe doğru yollara düşüyor. 

Kaç Fatma tanıyoruz bu hayatta? Kaç Fatma ile sarmaş dolaş oluyoruz? Kaç Fatma giriyor hayatımıza, kaç Fatma'yı ıskalıyoruz? 

Kocaman bir çığlığın ucunda Fatma, saçının teli gözümüzün yaşında, kirpiğinin ucu burnumuzun dibinde, yine de "görünmez" yine de "bilinmez" Ancak Netflix dizisi karakteri olunca hatırlıyoruz Fatma'yı, "a ben bu kadını tanıyorum" diyoruz, minik bir utançla iç çekiyoruz. Biz aslında Fatmaları hiç bilmiyoruz! Bej pardesünün altındaki bedenleri yok saymışız, görmezden gelmişiz, beden yaylım ateş gibi düşünce fark etmişiz. 

Fatma dizisi, gördüğüm ama bilmediğim, bildiğim ama tanımadığım, tanıdığımı sandığım kadınları hatırlattı bana. İzleyip geçemedim, izi kalsın istedim. 

Güzel işlere hasret kalmışız. İyi yazılmış, iyi yönetilmiş, iyi oynanmış işleri hayranlıkla seyrediyoruz. Evlerin içine tıkılan kalabalıklar iyi şeylere layık. Bizim de canımız var, hislerimiz güçlü, kafamız berrak. Afişinden jeneriğine kadar her şeyin özenli olduğu işleri bağrımıza basmaya hazır bekliyoruz. 

Bu incelikli hikayeyi yazan, aynı zamanda yönetmenlerinden biri olan Özgür Önurme'ye sarılmak isterdim, covid aramızda dolaşmasaydı! Dizinin oyuncularıyla Taksim'in göbeğinde halay çekmek isterdim, mutasyon rahat bıraksaydı! Jenerik akmaya başlayınca ayağa kalkıp alkışladım, ancak onu yapabildim. Nasılsa geçecek bu pis zamanlar, ben aklıma koyduğumu yapacağım. Unutursam hatırlatması dileğiyle hepsini tek tek işaretledim not defterime. 

Burcu Biricik'i başa koydum, alladım pulladım, rengarenk boyadım. 

Sahip olduğu ismi, isminin manasını, bütün özellikleriyle kendinde barındıran bir oyuncu Burcu Biricik. Güzel kokulu, ıtır esintili, insana seyir keyfi veren, ferahlatan bir kadın. Gerçekten Biricik, şahane bir oyuncu. Uzun yıllar kaptırmayacak yerini, orada öylece duracak, karakterlere hayat verecek. Kendini sıfırlayıp karakteri öne çıkaran oyuncuları çok severim. Tam da öyle oynamış, kirpiğinin ucundan göz bebeğine kadar Fatma olmuş. ✌

Gülçin Kültür Şahin'i şuraya yazmazsam nereye yazacağım? Bu oyuncuları kayıt altına almak değil miydi amacım? İşte Kadriye'yi oynayan Gülçin Kültür'de beni her oynadığı karakterde tavlayan bir oyuncu. Seyretmeye doyamadıklarımızdan. Sinir uçlarını titreten, niye bu kadar iyi oynuyorlar dedirten, kıskandıran, sinir bozan kadınlar familyasından.😏

Uğur Yücel, incelikli oyunculuğuyla her seferinde yeniden hatırlatıyor kendini. Aslında hiç unutulmuyor, kendini unutturmuş gibi yapıyor, birden çıkıyor ortaya, ağzımıza bir parmak bal çalıyor, bir süre o tatla baş başa bırakıyor bizi, tat duygumuz tam kaybolduğu anda tekrar çıkıyor ortaya. İyi ki...

Ve dizinin diğer oyuncuları... Hepinize toptan💚💙💜

Kocasını sebepli arayan, sebepsiz kendini yoran, otizmli oğlunun derdine yanan, çevresini saran erkek dünyasıyla boğuşan, boğuşmaktan yorgun düşen bir kadının izini sürüyoruz 6 bölüm boyunca. Sıkmıyor, iç karartmıyor, iç yakan hikaye gözümüze sokulmuyor. 

Dizide benim için tek eksik, yazarın da... 

Neyse spoiler linci yemek istemiyorum!

Vakit geçirmeden seyredin, seyrettirin. Belki benim yaptığım gibi yaparsınız, ayakta alkışlarsınız. 








            

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

"Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir." M. Kemal Atatürk

"Gel sen ne çektiğimi bir de bana sor.."