"ERTEYE KALAN ARKAYA KALIR" Yazmayı erteledikçe arkada kaldım. Çok arkada, epey arkada. Düştüm, kalktım, çalıştım, yoruldum, üşendim, haydan geldim huya gittim. Hayat aktı geçti. Keşke, yurttan sesler kadınlar korosu gibi şen şakrak aksaydı, pek öyle olmadı. Daha çok, halay başı Mahmut Tuncer'in kliplerine benziyordu hayat; karmakarışık. Mahmut Tuncer'in Ankara türküsünü bilir misiniz? Ankara'da deniz baş roldedir, araba Çorum plakalıdır, üzerine giydiği polis üniformasında İstanbul yazar. Melih Gökçek'ten sonra Ankara'ya yapılan en büyük zulüm bu kliptir.😋 Dobarladım, karışıklığı kırışıklığı düzelttim, düzenledim. Ellerimi ovuşturdum, tırnaklarımı cilaladım, üzerimdeki miskinliği attım, yazmaya koyuldum. Seni iplemeyen, olduğu yerde beklemeyen hayatın peşinden mecbur koşacaksın. Kaçıp gitmesine izin vermeden yakalayacaksın. Hayatın acayip bir döngüsü var, elini uzatınca yakalayacağını hissediyorsun. O zaman uzat elini, yakala. Böyle blogculuk mu olur! ...
Kayıtlar
"Gel sen ne çektiğimi bir de bana sor.."
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
EROL EVGİN konserinde ağlamak! Yıl 2021, günlerden 6 Ağustos, saatler 21.30 u gösteriyor. Şehir İstanbul, olay yeri Harbiye Açık Hava Tiyatrosu. Morale ihtiyacın var, düşünme, git Erol Evgin konserine. Şarkılar bizi söyler, şarkılar ilaçtır, şimdi daha çok ihtiyacın var şarkılara diyor iç sesim. İç sesim bu sıralar bana çok şey söylüyor! Sessiz, sakin bekliyor seyirci, her zamanki gibi değil tiyatro, tuhaf bir hüzün var havada. Seyirci az mı çok mu, belli değil. Hani kalabalık gibi gözüküyor, ama değil. Bir boş bir dolu koltuklardan mı öyle gözüküyor? Hayatımız da tıpkı o koltuklar gibi bir dolu bir boş! Kimse yanındakiyle konuşmuyor, insanlar boş gözlerle sahneye bakıyor, yıllardır seyirciyi büyüleyen şatafat kalmamış sanki Harbiye Açık Hava Tiyatrosunda. Barkovizyonda dönen digital roman okumaları kimsenin ilgisini çekmiyor, bir an önce Erol Evgin'in sahneye çıkması bekleniyor. Islak mendillerle koltuklar siliniyor, keskin bir kolonya kokusu du...
KÜÇÜKLERİN GÖZLERİNDEN BÜYÜKLERİN ELLERİNDEN ÖPERİM TARİH OLDU.
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Pandemik Bayramlar! Sarılmadan, öpüşmeden, koklaşmadan geçen dördüncü bayram. Ardı arkası kesilmeyen kötü haberlerle geçen dört bayram. Nefes kesen 18 Ay, 540 gün. Bir kış, iki bahar, iki yaz, dört bayram. Toprakla buluşanlar, hastalıkla boğuşanlar, sağ kalanlar, hayatı ıskalayanlar, dert sahibi olanlar, psikolojisi bozulanlar, işini kaybedenler, intihar edenler, arayı açanlar, arayı bulanlar, evlenenler, boşananlar, ölenler, öldürülenler, güneşe gömülmeyenler... Zaman hızla akıp geçiyordu, bayramlar birbirini kovalıyordu. Geldi, gelecek, geliyor, derken geldi yine bayram. Biz, yine çaresiz, sarılmadan, öpüşmeden, koklaşmadan, bir masanın etrafında toplaşmadan, gelip geçecek bayramları kovalıyoruz, alev alev yanan şehirlerde. "Ölümü öp, yemezsen hatırım kalır" diyen akrabalar yok artık, son baklav...
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
*Miami'de Bir Gece- On Night in Miami Yönetmen- Regina King İstanbul'da Bir Gece... Yaz... sıcak... Şikayetim yok, yazcılar sıcak sever. 😉 Blogumla karşılıklı bakışıyoruz. Uzun zamandır uğramadım yanına, hesap sorma yetkisi olsa, soracak kadar aksi bakıyor. Arka arkaya saydıracak belli, fırsat vermiyorum, hemen sohbete başlıyorum. Konu çok canım blogcum, sanat sepete odaklanınca yazmaya değer bir iş izleyene kadar bekliyorum. Nihayet beni heyecanlandıran bir film izledim, hemen çöktüm başına. Dur panikleme, çöküyorum derken lafın gelişi, yerin sağlam, kayyum ataması yapmıyorum, niyetim iyi, tozunu silkelemeye, sayfayı şenlendirmeye geldim. Filmin adı; "Miami'de Bir Gece" Dört ikon karakter, kendileriyle hiç örtüşmeyen, ne işleri var burada dedirten, silik, sönük bir otel odasında buluşur. Bir hayli renkli, sinemaskop, ş...
"Dünyada kimse kimseyi böyle özlememiştir."
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
AŞK, BÜYÜ, vs. Hayat, şu bu, vs. Çok bitik, çok boktan. Hayat geçmiyor, ya da çok hızlı geçiyor. Pandemi bitirdi hepimizi, ruh halimizi perişan etti. Piç gibi bıraktı ortada bizi. Şahı, padişahı, kraliçeyi, kralı, eve kapatan 1 gramlık virüs bizim gözümüzün yaşına bakar mı! 1 gramlık virüs şirketleri iflas ettirdi, milyonlarca insanı işsiz bıraktı, gezegenin canına okudu. Şahsım bitik, şahsım işe yaramaz, şahsımın yaka iğnesi kadar kıymeti kalmadı, şahsım ebleh biri oldu. Bön bön etrafıma bakıyorum. Okuduğum kitaptaki bir cümleyi anlamak için üç kere okuyorum, yine anlamıyorsam oturduğum yerden kalkıp etrafı silip temizliyorum. Ev cillop gibi oldu, bal dök yala. Hayatın normal aktığı zamanlarda işlerime yardımcı olan Seyhan beni bıraktı, köyüne yerleşti. O gidince iş başa düştü, bir yılda Ev İşleri Profesörü oldum. Yemek yapmada master tezi yapmak üzereyim, Sahrap Soysal'da kim oluyormuş! Getir- Götürcüler ancak benim getir götürümü yapar. Seyhancığımın yerleşecek köyü var, ben n...
"Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir." M. Kemal Atatürk
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
GÖZÜNÜ AÇ! "Bir suça göz yuman ikincisini davet eder." Dün ve bugün göz yumduklarımız, bugün bize göz açtırmayanlardır. Gözümüzü açacağız, suça ortak olmayacağız. Sanat damarımızı koparmalarına izin vermeyeceğiz. Sanata ihtiyacımız var; müziğin sesini duymak istiyoruz, oyun oynamak istiyoruz, tiyatroya gitmek istiyoruz, sinema perdesinin açılmasını bekliyoruz. Hayatımızdaki körelmeyi sanatla aşmak istiyoruz. Bozulan psikolojimizi ancak sanatla iyileştirebiliriz, buna şiddetle ihtiyacımız var. Sanatın susturulmuş olmasının altında yatan nedenin ideolojik olduğunu düşünüyorum. Seküler yaşam tarzına düşman olanlar sanata da düşman; bu suskunluk işlerine geliyor, bilerek isteyerek susturmaya devam ediyorlar. Göz yummak olmaz, diz üstü durmayacağız, aksine ayaklarımızın üstünde esaslı bir şekilde dikilip sesimizi yükselteceğiz. Nerede olursam olayım, konumum, durumum ne olursa olsun, haksız bir tokadın acısını yüzümde hissetmiyorsam insanlık dersinden sınıfta kalmış olurum...
"DÜNYAYI KOMÜNİST BİR ŞAİRİN GÖZÜYLE GÖREBİLSELERDİ KEŞKE"
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
C E L İ L E Kadıköy- Halk- Tiyatrosu Yazan - Yöneten - Ali Yalçıner Dramaturg - Bülent Bayrak Oynayan - Ayşegül Yalçıner Celile HİKMET - 1880 yılında Selanik'te doğan, Türkiye'nin ilk kadın nü ressamı. 1956 yılında Ankara'da ölen Celile Hanım, Nazım Hikmet'in annesi, Oktay Rıfat'ın teyzesi. Güzel bir kadın olmasıyla anılan, yaptığı resimlerle öne çıkan Celile Hanım, yaşadığı dönemde İstanbul sosyetesinin gözdesi olmuş, oldukça ilginç bir yaşam hikayesine sahip. Ben de izlediğim oyun sayesinde tanıdım kendini, hayat hikayesini araştırmaya başlad...